BAŞKENTLER SERİSİ: MADRİD
İspanya’nın başkenti Madrid, Avrupa’nın en renkli şehirlerinden bir tanesi. Büyük meydanları, müzeleri, sanat galerileri, alışveriş merkezleri ve ışıltılı gece hayatıyla her yıl turist akınına uğrayan şehir aynı zamanda İspanyol Kraliyet Ailesi ve İspanyol aristokrasisinin de ikametgâh adresi. İber Yarımadası’nın kuzeydoğusunda konumlanan kent; İstanbul, Paris, Londra ve Moskova’dan sonra Avrupa’nın en kalabalık beşinci şehri… Manzanares Nehri’nin kenarında kayalık bir alan üzerine konumlanan kent, dünyanın en önemli futbol takımlarından biri olan Real Madrid’e de ev sahipliği yapıyor. İstanbul gibi gece yaşayan kentlerden olan Madrid’de İspanyolların ünlü siestası devlet kurumları dahil olmak üzere tüm kurumlarda geçerli. Öğle vakti dinlenmek amacıyla dükkanlarını kapatan yerli halkın çoğu ya iş yerinde ya da evinde uykuya çekiliyor ve hayat akşamüstü 5-6 gibi tekrar başlıyor. Hayattan zevk almayı, güzel yemekler yemeyi ve çok çalışmayı pek de sevmeyen İspanyolların ihtişamlı binalarıyla ünlü başkentinin önemli ve ikonik yerlerini listeledik.
Geçmişte ölüm cezasına çarptırılan suçluların idam edildiği ünlü tarihi Plaza Mayor Meydanı’nın dört cephesi barok tarzdaki kırmızı binalarla çevrili ve tam ortasında bu meydanı inşa ettiren Kral III. Felipe’nin bronz bir ata bindiği ünlü heykeli bulunuyor. Taç giyme töreni, kraliyet düğünleri ve seveni olduğu kadar karşı çıkanın da çok olduğu boğa güreşleri de bu meydanda yapılıyor. 50 bin kişi kapasiteli meydanın tarihi 16. yüzyıla kadar uzanmakta. Akşam saatlerinde sokak sanatçıları meydanı festival havasına dönüştürürken, çevrili binalarda bulunan mağazalarda alışveriş yapmak ve İspanyolların lezzetli geleneksel yemeklerini şık olduğu kadar pahalı restoranlarda tatmak hem turistlerin hem de yerlilerin en sevdiği etkinlikler arasında yer alıyor.
Yüzyıl önce halkın kullanımına açılana kadar monarşiye ait bir mülk olan El Retiro Parkı, şehrin tam ortasında bulunuyor. Madrid’in en fazla yeşil alanına sahip El Retiro Parkı’nda bulunan 15 binden fazla ağaç ve etkileyici mimari tasarıma sahip yapıları ile masalsı bir his uyandıran parkta birçok heykel, anıt, sanat galerisi bulunuyor. Bu devasa alan içerisinde en dikkat çeken yapılar ise cam ve metalden inşa edilen eşsiz iki saray, yapay gölle çevrilen Balıkçı Köşkü ve her renkten güllerin olduğu mis gibi kokan Gül Bahçesi ile Madrid’in en yaşlı ağacı olan 400 yaşındaki Ahuehuete. 2021’de UNESCO Dünya Mirası listesine eklenen park, ressamları, müzisyenleri ve dansçılarıyla birçok sanat dalının bir arada sahnelendiği Madrid’in özel mekânlardan bir tanesi…
İspanya Kraliyet Ailesi’nin Madrid’deki ikametgâh adresi olan Kraliyet Sarayı, 18. yüzyılda Kral V. Felipe’nin isteği ile inşa edilmiş oldukça şaşaalı bir yapı… Yapının mimarları ise dönemin popüler mimarlarından İtalyan Filippo Juvarra ve Giovanni Battista Sacchetti. 135 bin metrekarelik alanda inşa edilen sarayın 3 bin 418 odası bulunuyor ve bu rakamlar onu Avrupa’daki en büyük kraliyet sarayı yapıyor. İsmi Madrid Kraliyet Sarayı olsa da aslında kral ve ailesi bu sarayı değil daha mütevazı bir saray olan Zarzuela Sarayı’nı kullanıyor. Sadece devlet törenlerinde kullanılan “Palacio Real”ı ziyaret etmek isteyenler belirli bir ücret karşılığında bu heybetli yapıyı görebiliyor. Her biri farklı tarzda dekore edilen odaları, el işçiliğiyle yapılan özel mobilya ve eşyaları ile orta çağ ruhunu çok iyi yansıtan sarayın arka kısmında bulunan Sabatini Bahçelerini de ziyaret etmek mümkün.
Neo-gotik bir mimariye sahip Roma Katolik Katedrali, Kraliyet Sarayı’nın hemen yanında bulunuyor. İsmini, yerine yapıldığı camiden alan Almudena Katedrali, Madrid başpiskoposluğunun da yönetim merkezi. Yapımı 100 yıldan fazla süren ihtişamlı yapının 1879’da başlayan yapımı 1993’te tamamlandı. İspanyolların ünlü prensi Felipe’nin düğününe de ev sahipliği yapan katedralin açılışını ise Papa II. John Paul gerçekleştirdi. İçerisinde müzesi de bulunan yapının giriş katında 16. yüzyıla ait sanat eserleri ve resimler yapının en ilgi çeken bölümleri ve ayrıca kubbesine çıkarak eşsiz Madrid’in manzarasını seyretmek mümkün.
Dünyanın en büyük sanat müzesi olan Prado Müzesi; Pablo Picasso, Goya, Rubens, Boticelli, Diego Velázquez ve Raphael gibi dünyaca ünlü sanatçıların eserlerine ev sahipliği yapıyor. Madrid’i ziyaret edenlerin ilk uğradığı noktalardan biri olan müzenin inşası, İspanya Kralı III. Charles’ın isteği ile “Doğa Bilimleri Müzesi” olarak başlasa da Kral VIII. Ferdinand döneminde “Kraliyet Resim ve Heykel Müzesi” olarak 1819’da açıldı. Müzede sadece İspanyolların değil, Avrupalı sanatçıların dünyaca ünlü eserleri sergileniyor. Prado Müzesi’nde yer alan koleksiyonun temeli 16. yüzyılda kraliyet ailesinin sahip olduğu eserlere dayanıyor ancak geçen süre içerisinde başyapıt diyebileceğimiz birçok eser müzeye dâhil olarak dünyanın en önemli sanat müzesi olmuştur.
İlginç bir hikâyeye sahip olan Debod Tapınağı, İspanya’nın en sıra dışı mekânlarından biri… Mısır devleti tarafından 1968’de İspanya’ya hediye edilen bu yapı, Aswan’ın 15 km güneyine inşa edildi. Milattan önce ikinci yüzyılın başlarında Meroë kralı Adikhalamani tarafından Mısır Tanrısı Amun için başlatılan yapının inşaatı, küçük ve tek odalı bir şapel olarak tasarlandı. Bu tapınağa çok benzer bir başka tapınak Dakka’da inşa edilirken, yapı Roma İmparatorluğu döneminde tamamlandı. 1960’ta Aswan’ın yaşadığı dönüşüm esnasında anıtların zarar görmesi üzerine UNESCO, uluslararası bir çağrı yaparak yapıyı koruma altına almak istedi. Çağrıyı cevaplayan İspanya oldu ve Mısır hükümeti bu tarihi yapıyı İspanya’ya bağışladı. Tapınak eskiden askeri kışlaların bulunduğu Madrid’in yakınındaki Campo del Moro ve Parque del Oeste bölgelerindeki Parque de Rosales’e yeniden inşa edildi ve 1972’de halka açıldı.
Santiago Bernabéu Stadyumu, dünyaca ünlü Real Madrid Spor Kulübünün resmi stadyumu olarak 1947’de açıldı. Efsane maçların oynandığı bu stadyum ilk yapıldığında 70 bin kapasiteli olarak açılmış, 1953’te 120 bin kapasiteye ulaşmıştır. Ancak UEFA standartlarına uymak adına tekrar 90 bin kişiye düşürülmüştür. Santiago Bernabéu, İspanya ve Madrid’in ilk stadyumlarından biri olarak tarihe geçmiştir. Dünyanın her yerinden milyonlarca ziyaretçi hem tarihi stadyumu görmek hem de Real Madrid takımının maçlarını izlemek için şehre akın etmektedir. Santiago Bernabéu, 2001 ve 2006 yılları arasında tamamen yenilenmiş ve modernize edilmiştir. Stadyum, tarihinde dört Avrupa Kupası ve Şampiyonlar Ligi finaline ev sahipliği yapmıştır. İlk final, 1957’de Real Madrid ile Fiorentina, ikincisi 1969’da AC Milan ve Ajax, üçüncüsü 1980’de Nottingham Forest ile Hamburg ve sonuncusu 2010 yılında Internazionale ve Bayern Münih arasındadır.
3,773 okunma